Dur! Her şeyi açıklayabilirim.

Dur! Hiçbir şey göründüğü gibi değil her şeyi açıklayabilirim. Bu cümleden sonra henüz hiç kimsenin hiçbir şeyi doğru düzgün açıklayabildiği görülmemiştir.
Bugün soframıza koyduğumuz her lokmanın ardında görünmeyen bir gerçek var: Güven. Ama ne yazık ki bu güven, bazı üreticiler tarafından sarsılabiliyor. Konumuz taklit ve tağşiş. İsimleri kulağa hoş gelse de, bu ikili hiç de masum değil. Hatta biraz sinsi, biraz hesapçı, biraz da mide bulandırıcı.
Taklit nedir derseniz: Olmayanı olmuş gibi göstermek. Mesela, bitkisel yağı zeytinyağı gibi satmak ya da tereyağı sandığınız şeyin aslında margarinle flört ediyor olması gibi…
Tağşiş ise: Biraz daha alengirli bir sahtekârlık. Ürünün içine gizli saklı başka bir şeyler ekleniyor. Sanki siz elma reçeli almışsınız ama içinde armut, şeker şurubu, biraz da kalp kırıklığı var gibi düşünün.
Bu hileler neden mi yapılıyor? Çok basit: para.
Gerçekten kaliteli gıda üretmek, emek, zaman ve maliyet ister. Ama bazıları, kısa yoldan para kazanmak için hem kendi vicdanını hem de bizim sağlığımızı yok sayıyor.
Pek çoğumuz market raflarında gezerken, etiketlere şöyle bir göz atıp geçiyoruz. Ama işte o göz ardı edilen yazıların ardında bazen ciddi sağlık riskleri gizli. İşte ülkemizde en sık karşılaşılan bazı örnekler:
Bal
Bal gibi tatlı bir konuda bile işler karışık. Üç farklı şekilde sahte bal üretilebiliyor:
– Arı kullanılmadan mısır şurubuna enzim katmak,
– Arıya şeker şurubu yedirip “yarı doğal” bal üretmek,
– Gerçek bal ile sahteyi karıştırmak.
Gerçek mi sahte mi anlamak zor. Bu iş laboratuvar işi. C13 ve C4 analizleri ile ancak netleşiyor. Ama biz anlamasak da vücudumuz fark ediyor!
Üzüm Pekmezi
En doğalından, en gelenekselinden diye alıyoruz. Ama bazen içinde ne üzüm var ne emek.
Üzüm yerine glikoz şurubu, HFCS85, HFCS55, HFCS42 gibi şekerli karışımlar kullanılıyor. Yetmiyor, bir de incir ekstraktı ilave ediliyor. Bu ekstrakt çoğu zaman aflatoksinli incirlerden elde ediliyor — yani kanser yapıcı madde yüklü. Hem tat değişiyor, hem renk, hem de aroması. Isıtıldıkça HMF oranı yükseliyor ki bu da karaciğerde biriken zararlı bir bileşik. TGK (Türk Gıda Kodeksi) bununla mücadele için analiz şartlarını sıkılaştırmış olsa da denetim her zaman yeterli değil.
Kırmızı Et
TOB’un analizlerine göre bazı kırmızı et ürünlerinde domuz, at, hatta eşek eti tespit edilmiş. Daha sık karşılaşılan ise, kırmızı ete kanatlı eti (tavuk, hindi, hatta devekuşu) katılması. Bazı örneklerde bu oranın %3’lere kadar çıktığı görülmüş. Mikrobiyolojik açıdan da ciddi sorunlar var. Etin içeriği kadar güvenliği de sorgulanmalı.
Ketçap ve Soslar
Ketçapta olması gereken briks değeri 24 iken piyasada 8 briks değerinde ürünler mevcut. Bu fark tatlandırıcılarla, koruyucularla, hatta yapay renklendiricilerle kapatılmaya çalışılıyor. Carmosine gibi salçada dahi yasak olan maddeler kullanılıyor. Mayonezde ise yağ oranı düşük tutulup, koruyucu oranları yükseltiliyor. Bitkisel yağların kalitesi belirsiz, içerik derseniz zaten muamma. Peki, kendimizi bu sofradaki sahtekârlıklardan nasıl koruruz?
İşte birkaç pratik yol:
🍴 Etikete iyi bakın. İçindekiler listesini okumak, o ürünle aranızdaki ilk “güven testi”dir.
🍴 Fiyatına aldanmayın. Çok ucuz ürün, çoğu zaman pahalı bir sağlık riski demektir.
🍴 Güvendiğiniz markalara yönelin. Markasına güvenmek, her şeyi çözmez ama en azından ilk adım olur.
🍴 Yerel üreticilere şans verin. Doğal, küçük üreticilerden alınan ürünler çoğu zaman daha güvenlidir. Hem destek olmuş olursunuz, hem de daha şeffaf bir ilişki kurarsınız.
🍴 Alo 174 hattı var unutmayın. Şüpheli bir ürün mü gördünüz? Hemen şikayet edebilirsiniz. Çünkü susmak, bu sahte sofraların çoğalmasına göz yummak demek.
Ve bir not daha:
Gıda mühendisleri olarak bizler, sadece formül ezberlemiyoruz. Aynı zamanda etikle, insan sağlığıyla, sorumlulukla büyüyoruz. İşbirliği ve saygı içinde üreticilerle, ustalarla, şeflerle yan yana geldiğimizde sofralarımız daha da güvenli, daha da lezzetli hale geliyor. Tıpkı balığın sarımsakla buluştuğundaki o sihirli uyum gibi… Gerçek malzeme, doğru teknik ve şeffaf bir niyetle yapılan her şey, kalbe de midemize de iyi gelir.
Unutma: Sağlıklı beslenmek sadece “ne yediğinle” değil, gerçekte ne yediğini bilmekle başlar.
Gıdaya güven, kendine güven gibidir. Bir kez kayboldu mu, geri getirmek zor olur. O yüzden gelin, birlikte dikkat edelim. Hem kendi sağlığımız hem de sevdiklerimiz için.
